
Yakında ülkemizde de gösterime girecek ve aynı zamanda en iyi film dalında Oscar adayı bir film olan “Her” bize yakın gelecek ile ilgili ipuçları verirken, arayüz tasarımının geleceği konusunda da zihin jimnastiği yapmama sebep oldu.
[well]
Theodore Twombly hayatını, yakın gelecekte nadir bulunan bir şeye dönüşecek olan el yazımı mektupları yazarak kazanmaktadır. Ve bugünlerde artık insanların işlerini bilgisayar programları yerine getirmektedir. Theodore, karısından boşandıktan sonra bir apartman dairesinde tek başına yaşamaya başlar ve bir gün karşılaştığı bir teknoloji reklamıyla birlikte hayatı değişir. Kusursuz bir yapay zeka sistemi sunan yeni bir telefon modeli, onu son derece çekici bir kadın olan Samantha ile tanıştırır. Sanal bir varlık olan Samantha, Theodore’u dünya ve hayat üzerine sorduğu sorularla bambaşka bir gerçeklikle tanıştırır. Ağır bir depresyonun içerisinde olan Theodore, yavaş yavaş hayatın keyifli yanlarını fark etmeye başlarken yapay zeka programıyla arasındaki ilişki de gitgide tuhaflaşır.
[/well]
Film yakın sayılabilecek bir gelecekte, bilinmeyen bir lokasyon ve tarihte geçiyor, ancak izlediklerime bakılırsa en fazla 15-20 yıllık bir yakın gelecek ön görüsü söz konusu. Her ne kadar filmin konusu romantik dram gibi dursa da, aslında gelecek teknolojileri hakkında bir bilim kurgu gözüyle izlemek te mümkün.
Filmde yer alan gelecek vizyonu bugüne kadar gördüklerim içerisinde en iyilerden biri. Bu filmden yola çıkarak önce kendi kendime sonrasında meslektaşlarımla, arayüz tasarımın geleceği üzerine sorgulayıcı sohbetlerde bulunduk.
Ben her zaman bu mesleğin çok uzun yıllar daha süreceğini, insanlar ve teknoloji var oldukça onu kullanmak için bir arayüze ve bunu da gerekliliklere uygun şekilde dizayn edecek kişilere ihtiyaç olacağını savunmuştum.
Ancak Her filmi ile daha önce çok da fazla düşünüp önemsemediğim bir gerçekliğin farkına vardım: Speech Recognition yani Konuşma Tanıma!
Konuşarak idare edilen teknolojiler arayüz tasarımının sonunu getirebilir mi? Teknik olarak baktığınızda bu mümkün gibi görünüyor. Evin ya da ofisinizin ortasında bulunan bir terminal ve yanınıza ilişik bir ses iletici ile tüm sanal işlemlerinizi yapmak mümkün.
Zaten filmde de vurgulanan ayrıntılardan biri de buydu, kahramanımız Theodore ve çevredeki hemen herkes bir kulaklık/mikrofon vasıtası ile tüm işlerini yürütüyordu. Mobil terminal olarak ise iPhone benzeri ancak sigara tabakasından hallice, doğru dürüst bir arayüzü bile olmayan dokunmatik bir cihaz mevcuttu ortalıkta.
Teknolojinin klasik arayüzleri yok edebilecek seviyeye erişmesi için gerek konuşma tanıma, gerekse network ve donanım konusunda aşamalar kaydedilmesi gerekiyor. Filmin daha önce önemli işlere imza atmış yapım tasarımcısı KK Barrett ise bu konuda “Mağazadaki raftan AI (Yapay Zeka) satın alabileceğiniz bir dünyada, diğer tüm teknolojiler neye benzerdi?” sorusuna yanıt aradığını belirtiyor.
Tasarımcılar için bir başka gelişim ise yakın gelecekte günün koşullarına göre evrilmek. Tamamen dijital bir dünyada, tüm neşriyatın sayısal hale dönüşmesi ile, tasarım işi ile uğraşanların bu tipteki (dergi, gazete ve diğer dijital içerikler) ürünlerin tasarımına doğru gelişimleri de mümkün.
Her filminde dikkat çekici bir başka nokta ise gelecekte teknolojinin yaşamın standart bir parçası olacağı öngörüsü. Filmde Theodore Twombly’nin hem evinde hem de ofisinde bir bilgisayar mevcut, ancak bu cihazlara ait bir klavye veya mouse yok. Kullanılabilir kısıtlı olan arayüz de ses ile yönetilmekte. Barret bu konuda da “Sesle komut verebileceğiniz bir ortamda, klavye kullanmak mantıksız olurdu. Hem günümüz dokunmatik teknolojilerinde de klavye ve mouse yavaş yavaş yok oluyor.” diyor.
Yani yeni nesil teknolojiler en fazla evinizdeki portmanto, çamaşır sepeti, ya da televizyon sehpası kadar şaşırtıcı olacak. Çünkü zaten günlük yaşamın içine vazgeçilmez şekilde işlenmiş olacaklar.
Elbette konuşarak yönetilebilen sistemler faydalı, e posta almak, göndermek, metin yazmak-editlemek görmeden yapabileceğiniz işler. Ancak bazı durumlarda görselliğe de ihtiyaç duyulacağı kesin, işte bu noktada ses ile yönetilmeye uygun basit arayüz tassarımları devreye girecektir. Orada da iş yine tasarımcılara düşecek. Ama eskisi kadar yoğun olacak mı orası tartışılır.
Yeni nesil teknolojiler ve bunun mesleğimize yansımaları her zaman ilgimi çeken bir konu oldu, Her bu anlamda oldukça doyurucu bir yandan da teknolojik ve toplumsal gelişime kurgusal anlamda ışık tutan, düşündürücü bir film olmuş.
Fırsat bulursanız izlemenizi öneririm.
Yorumlar (1)
Fatihdiyor ki:
28 Şubat 2014 9:30 amOlayın bu kadar çabuk hayata geçmeye başlayabileceğini tahmin etmiyordum: http://teknodergi.org/google-chrome-ses-ile-arama-yapma-ozelligini-ekledi
Google harekete geçmiş bile…